DOĞUMLA VATANDAŞLIK HAKKI ABD’DE TEHLIKE ALTINDA


DOĞUMLA VATANDAŞLIK HAKKI ABD’DE TEHLIKE ALTINDA

Av. Yasin Bilgehan Akalan
Göçmenlik Hukuku Uzmanı – Akalan Law Firm

Hamile bir kadın, arkasında parlak bir ABD bayrağıyla duruyor; ‘Doğumla vatandaşlık’ hakkının tehdit altında olsa da umutla parladığını simgeliyor.

☑️ GİRİŞ

☑️GİRİŞ

Doğumla vatandaşlık, sadece yasal bir terim değil; ABD topraklarında doğan çocuklar için hayatı şekillendiren temel bir haktır. Ancak son gelişmeler birçok ebeveyni derinden endişelendirdi. Belgesizseniz, geçici vizeniz varsa ya da sığınma başvurusu yaptıysanız, “Çocuğum hâlâ ABD vatandaşı sayılacak mı?” diye sorguluyor olabilirsiniz.

Bu makalede doğumla vatandaşlık sisteminin nasıl işlediğini, neden tehdit altında olduğunu ve mahkemelerin bunu nasıl korumaya çalıştığını net bir şekilde açıklıyoruz. Başkan Trump’ın 14160 sayılı Başkanlık Emri’ni, bu emrin tetiklediği davaları ve “Barbara v. Trump” isimli toplu davanın süreci nasıl geçici olarak durdurduğunu ele alıyoruz. Makalenin sonunda, bugünkü haklarınızı ve ileride karşılaşabileceğiniz riskleri net şekilde öğrenmiş olacaksınız.

☑️ DOĞUMLA VATANDAŞLIK

☑️DOĞUMLA VATANDAŞLIK

ABD Anayasası’nın 14. Değişikliği açıkça belirtir: ABD’de doğan herkes, ebeveynlerinin göçmenlik durumu ne olursa olsun, vatandaştır:

“Amerika Birleşik Devletleri’nde doğan veya vatandaşlığa kabul edilen ve yargı yetkisine tabi olan herkes, ABD vatandaşıdır.” (ABD Anayasası, 14. Değişiklik, Madde 1)

Bu kural, 100 yılı aşkın süredir yürürlüktedir. 1898 tarihli “United States v. Wong Kim Ark” davasında, ABD’de doğan bir çocuğun ebeveynleri vatandaş olmasa bile, çocuğun doğumla vatandaşlık hakkı olduğu teyit edilmiştir. Mahkemeler, o günden bugüne bu ilkeyi hep onayladı.

Bu ilkeye “jus soli” yani “toprağın hakkı” denir. Bu hak, belgesiz göçmenlerin, uluslararası öğrencilerin ve turistlerin çocuklarını da kapsar. Her çocuğa eşit hak ve net bir yasal kimlik kazandırır. Ancak şimdi, bu köklü kural hükümetin en üst kademelerinden gelen baskılarla tehdit ediliyor.

☑️BAŞKANLIK EMRİ 14160

☑️BAŞKANLIK EMRİ 14160

20 Ocak 2025’te Başkan Trump, 14160 sayılı Başkanlık Emri’ni imzaladı. Yönetimi, Anayasa’nın 14. Değişikliği’nin “yanlış yorumlandığını” iddia etti. Bu emir, ABD vatandaşı olmayan ya da daimi oturma izni bulunmayan ebeveynlerin ABD’de doğan çocuklarının vatandaşlık hakkını ortadan kaldırmayı amaçlıyordu.

Yeni kurala göre, belgesiz göçmenlerin, geçici vize sahiplerinin (öğrenciler, turistler vb.) ya da sığınma başvurusu yapan ebeveynlerin ABD’de doğan çocukları artık otomatik olarak vatandaş sayılmayacaktı. Sadece en az bir ebeveyni ABD vatandaşı ya da yeşil kart sahibi olan bebekler vatandaşlık kazanabilecekti.

Bu düzenleme, 20 Şubat 2025’ten sonra doğan bebekler için geçerli olacaktı. Daha önce doğmuş çocuklar etkilenmeyecekti. Yine de, emir kamuoyunda büyük korku ve belirsizlik yarattı. Çünkü Kongre’yi devre dışı bırakarak, doğrudan yürütme yetkisiyle anayasal bir hakkı değiştirmeyi amaçlıyordu.

Trump’ın önceki kararlarında da olduğu gibi, bu emir hızla tepkiyle karşılandı. Ancak bu sefer konu, doğrudan yeni doğmuş bebeklerin haklarını hedef alıyordu.

Bu emir, binlerce ailenin doğrudan etkileneceği anlamına geliyordu. Bebeklerin vatandaşlık alamaması, onları yasal korumadan, sosyal güvenlik haklarından ve gelecekteki fırsatlardan mahrum bırakacaktı. Sadece yasa dışı değil, aynı zamanda uygulaması da zor ve tehlikeli sonuçlara yol açabilecek bir karar olarak görülüyordu.

 

TRUMP SIĞINMACILAR İÇİN GREEN CARDLARI DURDURUYOR MU?” Isimli makale ilginizi ceker mi?

☑️FEDERAL MAHKEMELER DEVREYE GİRİYOR

☑️FEDERAL MAHKEMELER DEVREYE GİRİYOR

14160 sayılı Başkanlık Emri yayınlandıktan hemen sonra, ülke genelinde mahkemelere dava yağmaya başladı. Davacılar, bu emrin Anayasa’nın 14. Değişikliği’ni açıkça ihlal ettiğini savundu. Pek çok eyaletteki federal hakimler, emri geçici olarak durdurmak için tedbir kararları çıkardı.

Washington v. Trump davasında bir federal hakim, başkanlık emrini “açıkça anayasaya aykırı” olarak nitelendirdi. Benzer şekilde, CASA Inc. v. Trump davasında Yargıç Deborah Boardman, emrin ülke genelinde uygulanmasını geçici olarak durdurdu. Her iki karar da, bir başkanlık emrinin anayasal hakları ortadan kaldıramayacağını vurguladı.

Bu kararlar, doğumla vatandaşlık hakkının geçerliliğini korudu ve binlerce ailenin içini rahatlattı. Ancak yasal savaş henüz bitmemişti. Trump yönetimi, kararları temyize taşıdı. Üstelik yalnızca içerikleri değil, aynı zamanda federal hakimlerin ülke genelinde geçerli tedbir kararı verme yetkilerini de sorguladı.

Hükümetin savunması, “bir hakimin verdiği kararın yalnızca o davadaki taraflar için geçerli olması gerektiği” yönündeydi. Böylece, gelecekte benzer kararların daha sınırlı bir alanda etkili olmasının önü açılmak isteniyordu.

Bu süreçte aileler, her yeni kararın çocuklarının vatandaşlık durumunu nasıl etkileyeceğini endişeyle takip etti. Mahkeme kararları her ne kadar geçici bir koruma sağlasa da, temyiz süreci her şeyi tersine çevirebilir korkusu hâkimdi.

Kahverengi bir mahkeme tokmağı, üzerine vuracağı tokmak darbesini bekler gibi; ‘Doğumla vatandaşlık’ hakkının yargı sürecindeki belirleyici rolünü sembolize ediyor.

☑️YÜKSEK MAHKEME KURALLARI DEĞİŞTİRİYOR: TRUMP v. CASA

☑️YÜKSEK MAHKEME KURALLARI DEĞİŞTİRİYOR: TRUMP v. CASA

27 Haziran 2025’te, ABD Yüksek Mahkemesi “Trump v. CASA” davasında önemli bir karar verdi. Mahkeme, federal hakimlerin ülke çapında geçerli tedbir kararları (nationwide injunction) alabilmesi için, davada yer alan davacıların bir “toplu dava” (class action) kapsamında olması gerektiğine hükmetti.

Bu karar oyunun kurallarını değiştirdi. Daha önceki kararlarla 14160 sayılı emrin ülke genelinde uygulanması durdurulmuştu. Ancak Yüksek Mahkeme, davaya dahil olmayan kişilerin bu tür kararlarla korunamayacağına karar verdi. Yani, davacı olmayan aileler artık doğrudan korunma altında değildi.

Mahkeme, emir hakkında doğrudan “anayasaya uygun mudur, değil midir?” diye hüküm vermedi. Kararın özü, bir federal hakimin yetkisinin ne kadar geniş olabileceğiyle ilgiliydi. Bu nedenle karar, içerikten çok “uygulama sınırları” üzerine odaklandı.

Yine de, bu karar davacılar için yeni bir yol açtı. Yüksek Mahkeme, toplu davaların hâlâ daha geniş kitleleri koruyabileceğini belirtti. Bu da yeni bir hukuki stratejinin temelini attı.

Avukatlar hemen harekete geçti. Tek tek bireysel davalar yerine, tüm etkilenen aileleri kapsayan sınıf davaları hazırlanmaya başlandı. Böylece hem anayasal koruma sağlanabilecek hem de Yüksek Mahkeme’nin koyduğu sınırlara uygun davranılmış olacaktı.

Bu noktadan sonra mücadele, yalnızca anayasa için değil; aynı zamanda strateji ve zamanlama savaşı haline geldi.

☑️BARBARA v. TRUMP DAVASI

☑️BARBARA v. TRUMP DAVASI

Yüksek Mahkeme kararından yalnızca iki hafta sonra, Barbara v. Trump davası tüm süreci kökten etkiledi. Bir federal hakim, 14160 sayılı Başkanlık Emri’nden etkilenecek ebeveynler ve çocuklar için ülke çapında geçerli bir toplu dava (class action) statüsü tanıdı. Ardından, bu kişilere yönelik emrin uygulanmasını durduran önleyici bir tedbir kararı (preliminary injunction) verdi.

Hakim Joseph Laplante, kararında şu gerekçeyi vurguladı: ABD’de doğan bebeklere vatandaşlık hakkı verilmemesi, “geri dönülmez zararlar” doğurur. Bu çocuklar vatandaşlık, temel haklar ve yasal koruma olmadan kalır; yani doğdukları toprakta fiilen “vatansız” hale gelirlerdi.

Karar, sadece anayasal temellere değil, aynı zamanda doğrudan hayatı etkileyen insani risklere dayanıyordu. Hakim, anayasanın verdiği vatandaşlık hakkının yürütme gücüyle geçici ya da kalıcı olarak askıya alınamayacağını net biçimde ifade etti.

Bu dava sayesinde, Başkanlık Emri şu an için askıya alınmış durumda. ABD’de doğan her çocuk—ebeveynleri belgesiz göçmen, geçici vize sahibi ya da sığınmacı olsa bile—halen doğumla vatandaşlık hakkı kazanmaktadır.

Barbara v. Trump davası, yargı sisteminin anayasal hakları korumada ne kadar kritik bir rol oynadığını gösterdi. Bu aynı zamanda savunmasız gruplar için kolektif mücadelenin ne kadar güçlü olabileceğini de ortaya koydu.

Ancak unutulmamalı ki bu sadece geçici bir rahatlama. Hükümet bu karara karşı temyize gidebilir ve süreç yeniden tersine dönebilir.

☑️EBEVEYNLERİN BİLMESİ GEREKENLER

☑️EBEVEYNLERİN BİLMESİ GEREKENLER

2025 Temmuz ayının sonu itibarıyla, 14160 sayılı Başkanlık Emri yürürlükte değildir. Yani, şu anda ABD’de doğan her bebek, ebeveynlerinin göçmenlik statüsüne bakılmaksızın vatandaşlık hakkını otomatik olarak kazanmaktadır.

Hastaneler doğum belgelerini normal şekilde düzenlemeye devam ediyor. Federal kurumlar da bu belgeleri vatandaşlık kanıtı olarak kabul ediyor. Eğer bugün ABD’de bir çocuk doğuruyorsanız, çocuğunuz doğumla vatandaş olur.

Ancak bu durum kesin ya da kalıcı değildir. ABD Adalet Bakanlığı, Barbara v. Trump davasında verilen ülke çapındaki tedbir kararına itiraz etmiş durumda. Eğer daha yüksek mahkemeler bu kararı bozarsa, Başkanlık Emri yeniden yürürlüğe girebilir. Bu nedenle ebeveynlerin gelişmeleri dikkatle takip etmesi çok önemlidir.

Şu ana kadar hiçbir çocuk bu politika nedeniyle vatandaşlığını kaybetmedi. Ancak göçmen aileler hâlâ büyük bir belirsizlik içinde. Birçok ebeveyn, mahkeme kararlarının bir gecede değişip çocuklarının hukuki statüsünü alt üst etmesinden korkuyor.

Bu nedenle, ailelerin:

Güncel yasal gelişmeleri takip etmesi,

Çocuklarının doğum belgelerini güvenle saklaması,

Gerekirse bir göçmenlik avukatından destek alması,

Doğum belgelerinin kopyalarını farklı yerlerde arşivlemesi,

Vatandaşlıkla ilgili belgelerde eksik veya hata olmadığından emin olması önerilmektedir.

Durum şu anda sabit görünse de, hukuki mücadele hâlâ sürüyor. Her aile, kendi çocuğunun yasal statüsünü korumak için hazırlıklı olmalı ve bilinçli hareket etmelidir.

☑️AİLELER VE ULUS İÇİN NE ANLAMA GELİYOR?

☑️AİLELER VE ULUS İÇİN NE ANLAMA GELİYOR?

Eğer 14160 sayılı Başkanlık Emri yürürlüğe girerse, etkileri sadece bireysel değil, tarihi boyutta olacaktır. ABD topraklarında doğan bebeklerin vatandaşlığı reddedilebilir. Bu durumda, bu çocuklar:

Sosyal Güvenlik numarası alamaz,

Pasaport başvurusu yapamaz,

Temel yasal korumalardan mahrum kalır,

Hatta bazı durumlarda sınır dışı edilme riskiyle karşı karşıya kalabilirler.

Bu sadece teknik bir vatandaşlık meselesi değil. Bu karar, Amerika’nın kimliğini doğrudan etkiliyor. Çünkü doğumla vatandaşlık hakkı, ABD’nin temel değerlerinden biri olan kapsayıcılığın, eşitliğin ve fırsat eşitliğinin bir sembolüdür. Bu hakkı geri almak, aynı toprakta doğmuş iki çocuğu birbirinden ayırmak anlamına gelir.

Kimin “doğuştan Amerikalı” sayılacağına dair çizgi, devlet eliyle yeniden çizilmiş olur. Bu da toplumsal ayrımcılığı, dışlanmayı ve hukuki  belirsizliği artırır.

Ayrıca bu durum, ailelerin uzun vadeli planlarını da altüst eder. Ebeveynler çocuklarının geleceği için yaptıkları yatırımları, eğitim planlarını ve ikamet düzenlemelerini gözden geçirmek zorunda kalabilir. Kurumlar da vatandaşlık üzerinden sunulan kamu hizmetlerini yeniden değerlendirmek zorunda kalabilir.

 

Kısacası, bu sadece bir başkanlık emri değil; bir ülkenin “kim dahil, kim hariç” kararını yeniden yazma girişimidir. Bu yüzden bu yasal mücadele, sadece belgelerle değil, insanlık onuru ve temel eşitlik ilkeleriyle de ilgilidir.

TRUMP’IN 2025 SINIR DIŞI POLİTİKALARI‘ isimli makaleye bakmak ister misiniz?

Önde ABD pasaportu, arka planda Amerikan bayrağı; ‘Doğumla vatandaşlık’ hakkının pasaportla somutlaşan gücünü ve ulusal sembolün bu hakkı destekleyişini simgeliyor.
☑️ SON DÜŞÜNCELER: DOĞUMLA VATANDAŞLIĞIN GELECEĞİ

☑️SON DÜŞÜNCELER: DOĞUMLA VATANDAŞLIĞIN GELECEĞİ

Şu an itibarıyla, federal mahkemeler 14160 sayılı Başkanlık Emri’ni askıya almış durumda. Ancak nihai karar henüz verilmedi. ABD Yüksek Mahkemesi, bu emrin anayasaya uygun olup olmadığına dair doğrudan bir karar vermedi. Bu kararın önümüzdeki aylarda gelmesi bekleniyor.

O zamana kadar, doğumla vatandaşlık hakkı geçici olarak korunmaya devam ediyor. Fakat bu koruma kalıcı değil. Hukuki süreç hâlâ devam ediyor ve her an değişebilir. Bu nedenle ailelerin hem bilgili hem de hazırlıklı olması gerekiyor.

Bu noktada net olan tek şey şu: Artık ABD’de doğmuş olmak, sadece coğrafi bir gerçeklik değil; aynı zamanda bir hukuk meselesi haline geldi. Ve bu hukuk, bugüne kadar hiç olmadığı kadar sınanıyor.

Vatandaşlık, sadece bir belge değil; aynı zamanda bir kimlik, bir güvence ve bir gelecek umududur. Eğer bu hak zayıflatılırsa, yalnızca bireyler değil; ülkenin demokratik yapısı da zarar görebilir. Çünkü ABD’nin tarihi boyunca savunduğu en temel ilkelerden biri, burada doğan herkesin eşit olduğudur.

Sonuç olarak:

Bugün için doğumla vatandaşlık geçerli ve uygulanmaktadır.

Yarın içinse, bu hak yasal kararlarla şekillenecek.

Aileler, gelişmeleri takip etmeli, belgelerini sağlam tutmalı ve gerekirse yasal destek aramalıdır.

Geleceği birlikte şekillendirmek için bilinçli olmak her zamankinden daha kritik.

☑️KAYNAKCA

☑️KAYNAKCA

Tavsiyeye mi ihtiyacınız var?
Randevu alın!

Akalan Law Firm, PLLC
All Rights Reserved © 2024