Bir H-1B ret kararı kariyerinizin bittiğini hissettirebilir, ancak çoğu zaman...
Read MoreAv. Yasin Bilgehan Akalan
Göçmenlik Hukuku Uzmanı – Akalan Law Firm
2025 yılının Kasım ayının sonlarında, Washington, D.C.’de iki Ulusal Muhafız mensubuna yönelik bir silahlı saldırı yapıldı. Bu saldırı, Biden yönetimi döneminde “Müttefikler Hoş Geldiniz Politikası” kapsamında Amerika Birleşik Devletleri’ne kabul edilen Afgan bir sığınmacı tarafından gerçekleştirildi. Bu olay sebebiyle, ABD göçmenlik hukukunun yapısı ve kırılganlıkları üzerine yürütülen ulusal tartışmalar yeniden alevlendi. Bu hadise, birçok kişi tarafından potansiyel bir ulusal güvenlik riski olarak görüldü. Böylelikle, sığınmacılar ve ABD’ye giriş yapan diğer kişiler için uygulanan mevcut güvenlik tarama prosedürlerinin yeterliliğine ilişkin tartışmalar yeniden gündem oldu.
Saldırıyı takip eden günlerde Başkan Donald J. Trump ve Trump yönetimi tarafından yapılan açıklamalarda, özellikle belirli bölgelerden göçün kalıcı olarak durdurulacağı iddia edildi. Bu yüzden, kamuoyu dikkati mevcut göç politikası üzerine yoğunlaştı. Bu açıklamalar, yalnızca yürütme organının eylemlerinin kapsamı ve uygulanabilirliği hakkında değil, aynı zamanda başkanlık yetkisine ilişkin anayasal sınırlar hakkında da sorular ortaya çıkardı.
Bu makale, olayın ardından duyurulan politika önlemlerini, yürürlükteki göçmenlik hukuku çerçevesi içinde analiz etmektedir. Yürütme ve yasama organları arasındaki yetki dağılımını ele almakta ve bu önerilerin doğurabileceği hukuki belirsizlikleri ve ABD göç yönetiminin geleceğine ilişkin olası etkilerini değerlendirmektedir.
26 Kasım 2025’te Washington, D.C.’de iki Ulusal Muhafız personeli silahlı saldırının hedefi oldu. Bir asker hayatını kaybetti, diğeri ise ağır şekilde yaralandı. Federal yetkililer daha sonra saldırganın, Afgan bir sığınmacı olduğunu belirledi. Bu kişi, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin ardından, Biden yönetimi döneminde uygulanan politika kapsamında ülkeye giriş yapmıştı. (Reuters, 2025)
Bu olay, insani kabul yolları aracılığıyla ülkeye giriş yapan kişiler için uygulanan güvenlik tarama mekanizmalarının etkinliği üzerine ulusal tartışmaları yeniden gündeme getirdi. Ayrıca bu kişilerin kabulü, incelenmesi ve izlenmesini düzenleyen göç politikası çerçevesinin yeniden değerlendirilmesi sonucuna yol açtı. Bu değerlendirmeye sığınma başvurusunda bulunanlar da dahil edildi.
Olayın ardından Başkan Donald J. Trump ve Trump yönetimi, artan bir ulusal güvenlik riski olarak tanımladıkları duruma acil yanıt niteliğinde bir dizi tedbir açıkladı. Trump, sosyal medya üzerinden yayımladığı bir açıklamada, “göç duraklaması” (immigration pause) olarak adlandırdığı kapsamlı bir göç politikası değişikliğini ana hatlarıyla ortaya koydu.
İlk olarak Başkan, belirli bölgelerden yapılacak göçün uzun vadeli ya da hatta “kalıcı” olarak askıya alınacağını duyurdu. Bu yaklaşımın bir parçası olarak yönetim, özellikle Afgan uyruklular tarafından yapılan sığınma başvurularının geçici olarak durdurulacağını belirtti. Aynı kapsamda, güvenlik açısından yüksek risk taşıdığı değerlendirilen ülkelerden gelen kişiler için vize işlemlerinin askıya alınacağını vurguladı. Bu önlemlerin, DHS (Department of Homeland Security) tarafından uygulanacağı ve denetlenecekti.
İkinci olarak Trump, mevcut göçmenlik dosyalarının, özellikle Biden yönetimi döneminde onaylananların, yeniden incelemeye alınacağını duyurdu. Bu kapsamda, green card dosyalarının yeniden açılması ve daha önce onaylanmış sığınma kararlarının güçlendirilmiş tarama prosedürlerine tabi tutulması öngörülüyordu. Yönetimin açıklamasına göre USCIS, daha kapsamlı güvenlik soruşturmaları ve ülke bazlı risk değerlendirmeleri içeren “tam ölçekli bir güvenlik incelemesi” yürütecekti.
Buna ek olarak Başkan, vatandaş olmayanlara yönelik federal yardımların ve federal sosyal menfaatlerin sınırlandırılacağını, bu kısıtlamaların ulusal çıkar gereği olduğunu belirtti. Ayrıca, yeterli katkı sağlamadığı değerlendirilen veya “Batı değerleri” ile uyumsuz görülen bazı göçmenlerin sınır dışı (deportation) edilebileceğini söyledi. Daha uç durumlarda ise, ulusal güvenlik veya kamu güvenliği açısından risk oluşturduğu iddia edilen kişilerin vatandaşlıklarının iptal edilebileceğini öne sürdü. (ABC News, 2025)
Genel olarak bu açıklamalar, Trump yönetimi döneminde ABD’nin göç uygulamalarında, artan güvenlik riski söylemiyle şekillenen ve “göç duraklaması” kavramı merkezinde geliştirilen kapsamlı bir değişimi yansıtmaktadır.
Donald J. Trump’ın 2025 göçmenlik politikaları çerçevesinde, göçmenleri hızlı biçimde sınır dışı etmeyi sağlayan bir sistem kuruldu.
Başkan Trump’ın “kalıcı olarak durdurma” ifadesi, ABD’ye göçün süresiz olarak askıya alınması anlamına gelir. Ancak ABD yasalarına göre:
Göçle ilgili kuralları belirleme yetkisi Kongre’ye aittir. (ABD Anayasası, Madde I, Bölüm 8)
• Göçmenlik kategorileri, yıllık vize sayıları, ülke başına kotalar ve göçmenlik sisteminin yapısı yalnızca Kongre tarafından düzenlenebilir. (INA-Göçmenlik ve Vatandaşlık Yasası §§1151–1153)
Dolayısıyla, göçmenliğin “kalıcı olarak durdurulması” kongrenin yetkisi kapsamındadır; Başkan, tek taraflı olarak kalıcı bir göç yasağı getiremez. Başkan yalnızca geçici giriş kısıtlamaları uygulayabilir (INA-Göçmenlik ve Vatandaşlık Yasası §212(f)); ancak bu yetki kalıcı, sınırsız veya tümü kapsayan bir göç durdurma yetkisini içermez.
Trump’ın iltica başvurularının, özellikle Afgan vatandaşları için, askıya alınacağı yönündeki açıklaması, geçici bir idari işlem olup yürütme organının yetkisi dâhilindedir.
İltica taleplerinin değerlendirilmesi yürütmenin takdir yetkisindedir. (INA-Göçmenlik ve Vatandaşlık Yasası §208(b)(1)(A))
Bu nedenle, iltica başvurularının geçici olarak askıya alınması Başkan/DHS yetkisi içindedir. Ancak iltica hakkının tamamen ve kalıcı şekilde kaldırılması yetkisi Kongre’ye aittir.
Trump yönetiminin, Biden döneminde verilen green card ve iltica onaylarının yeniden inceleneceği duyurusu idari inceleme yetkisine girer.
Dolayısıyla Başkan/DHS, green card ve iltica dosyalarının “yeniden inceleme” sürecine alınmasına karar verebilir. Ancak toplu veya otomatik iptal yapılamaz. Her dosyanın bireysel kanıtlara dayanarak değerlendirilmesi gerekir.
Trump, federal yardımın “vatandaş olmayanlara” verilmeyeceğini ifade etmiştir.
Bu yasa uyarınca, federal yardımlardan hangi yabancı statülerinin yararlanabileceğine Kongre karar verir. (8 U.S.C. §§1611–1623 (PRWORA))
Dolayısıyla federal yardımların kapsamının değiştirilmesi Başkan’ın yetkisi dahilinde değildir. Kongre yeni bir yasa çıkarmadıkça, yabancılar için federal yardımlar tamamen kaldırılamaz. Başkan bu hükümleri tek taraflı olarak yürürlükten kaldıramaz, değiştiremez veya yeni yasaklar getiremez.
Sınır dışı önceliklerinin belirlenmesi, ulusal güvenlik risk yönetimi kapsamına girer.
Bu nedenle Başkan, sınır dışı edilme önceliklerini belirleyebilir. Ancak vatandaşlığın geri alınması yalnızca yasada açıkça belirtilen koşullarda mümkündür. (INA-Göçmenlik ve Vatandaşlık Yasası §340)
Trump yönetiminin, tüm “Üçüncü Dünya Ülkeleri”nden gelen göçü “kalıcı olarak askıya alacağını” iddia etmesi, önemli düzeyde hukuki belirsizlik yaratmaktadır. Zira bu terimin göçmenlik hukukunda veya federal politikalarda tanınmış hiçbir tanımı bulunmamaktadır. Herhangi bir kanun, düzenleme veya yargı içtihadı, hangi devletlerin bu sınıflandırmaya girdiğini tanımlamamaktadır. Bu nedenle terimin uygulanması doğası gereği belirsizdir ve yürütme organı tarafından keyfi yorumlara açık hâle gelmektedir.
Bu açıklamalara paralel olarak USCIS ayrı bir duyuru yayınlayarak 19 belirli ülkeden gelen başvuru sahiplerinin daha sıkı incelemelere tabi tutulacağını, bunların artırılmış ulusal güvenlik riski değerlendirmeleri ve DHS ile koordineli daha kapsamlı arka plan kontrolleri içereceğini belirtti. Ancak ajansın açıklamasında “göçün kalıcı olarak durdurulacağı” ifadesi geçmemekte ve yönetimin kullandığı terminolojiye yer verilmemektedir. Bu nedenle USCIS’in ek incelemeye tabi tuttuğu 19 ülke, “Üçüncü Dünya Ülkeleri” olarak adlandırılan herhangi bir tanımlı kategoriyle örtüşmemektedir. Bu da kavramsal kopukluğu daha da belirginleştirmektedir.
Kamuya yönelik siyasi söylem ile ajans uygulamaları arasındaki bu ayrışma, ABD göç politikasındaki daha derin yapısal gerilimleri ortaya koymaktadır. Siyasi amaçlarla yüklenen bu tür terimler, hukuki standartları gölgeleyebilir ve idari uygulamayı karmaşık hale getirebilir. Terimin göçmenlik hukuku içinde bir dayanağa sahip olmaması, tutarsız uygulamalara ve ayrımcı ya da geçici nitelikli karar alma süreçlerine yönelik endişeleri artırmaktadır.
Sonuç olarak, tanımı olmayan ve hukuki karşılığı bulunmayan bir kategoriye dayanmak, yasa ile desteklenmeyen geniş güvenlik söylemleri üzerine kurulan politika açıklamalarının zorluklarını gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda “Üçüncü Dünya Ülkesi” ifadesi, göç sistemi içinde belirsiz ve hatalı politika sinyallerinin doğurabileceği risklere örnek teşkil etmektedir.
Trump yönetimi tarafından Kasım 2025’teki saldırıya yanıt olarak açıklanan önlemler, ABD göçmenlik hukuku, yürütme yetkisi ve ulusal güvenlik konularına ilişkin uzun süredir devam eden tartışmaları daha da yoğunlaştırmıştır. Olay, yükselen bir ulusal güvenlik riski olarak sunulmuş olsa da, sonrasında duyurulan politika önerileri, Kongre ile yürütme organı arasındaki yetki paylaşımında daha derin yapısal gerilimlere yol açabilir.
Açıklanan adımların birçoğu, sığınma başvurularının askıya alınması, green card dosyalarının idari inceleme kapsamında yeniden açılması, ve DHS ile USCIS tarafından yürütülen güvenlik taramalarının sıkılaştırılması, kısmi olarak yürütme organının takdir yetkisi içinde değerlendirilebilir. Ancak bu önlemler yasal sınırlar ve yargısal denetim altındadır; otomatik, kapsamlı veya geriye dönük biçimde uygulanamaz. Göçe uzun vadeli bir durdurma getirmek ya da sınır dışı etme uygunluk kriterlerini köklü biçimde değiştirmek gibi daha kapsamlı adımlar ise açık şekilde Kongre’nin münhasır yetki alanına girer ve yasa ile düzenlenmesi gerekir.
Ayrıca “Üçüncü Dünya Ülkeleri” gibi belirsiz ifadelerin kullanılması, göçmenlik mevzuatında herhangi bir karşılığı olmadığından ciddi hukuki belirsizlik yaratmaktadır. Net tanımların bulunmaması, DHS ve USCIS gibi kurumların uygulamalarında tutarsızlık, keyfilik ve ayrımcı sonuçlar doğurma riskini artırmaktadır.
Sonuç olarak, Trump yönetiminin önerileri, idari denetimin artırıldığı ve güvenlik taramalarının genişletildiği bir dönemi yansıtsa da, ABD göçmenlik hukukunun temel yapısını değiştirmemektedir. Sistemde kalıcı değişiklik yapılabilmesinin tek yolu, Kongre’nin açık bir yasama eylemiyle düzenleme yapmasıdır. Bu belirsizlik ortamında, vatandaş olmayan kişilerin belgelerini güncel tutmaları, dosyalarının yeniden incelenmesine hazırlıklı olmaları ve gerektiğinde hukuki destek almaları büyük önem taşımaktadır.
Reuters. (2025, November 26). Two National Guard members shot in Washington, DHS chief says. https://www.reuters.com/world/us/two-national-guard-members-shot-washington-dhs-chief-says-2025-11-26/
ABC News. (2025, November 28) “Trump administration announces pause…” https://abcnews.go.com/Politics/trump-permanently-pause-migration-countries-after-national-guard/story?id=127942078&
Bir H-1B ret kararı kariyerinizin bittiğini hissettirebilir, ancak çoğu zaman...
Read MoreBu makale, Afgan sığınmacı olayı sonrası güvenlik tartışmalarının ve başkanlık...
Read MoreHasta talebinin artması ve sağlık çalışanı sayısının azalması nedeniyle Amerika’daki...
Read MoreStratejik göçmenlik planlaması, bir AI girişiminin küresel yetenek yarışında öne...
Read MoreAkalan Law Firm, PLLC
All Rights Reserved © 2024